28 Temmuz 2013 Pazar

Marmaris

Merhaba,

Bugün biraz ilk defa geçen sene kurban bayramında ailemle birlikte gittiğim Marmaris'den bahsetmek istiyorum.Türkiye'deki cennetlerden biridir Marmaris. Deniz, kum ve çılgın geceler Marmaris'i anlatılabilecek kelimelerdir.

İlçeye kuş bakışı baktığınızda ilk görebileceğiniz liman daki bir sürü teknedir. Merkeze indikçe ilçenin güzelliğini ve denizi daha rahat görürsünüz. Kale, iskele ve marina kent merkezidir. Yerleşim daha çok kale çevresinde yayılmıştır. Kale son bir yıldır restore edildiği için gezemeyebilirsiniz ama çevrede bir çok tarihi ev görebilirsiniz. Bunlar daha çok restorant ve bar olarak kullanılmaktadır. 
 


Öncelikle merkezde görmeniz gereken yerler Kale, Müze, Hafize Sultan Kervan Sarayı (kale girişinde, şuan turistik eşyalar satılıyor), Bedesten (limanın hemen yanında, içinde mağazalar ve kafeler bulunmakta), İyilik Kayalıkları (arkelojik bir park),  İbrahim Ağa camisi ve Sarıana Türbesidir. Sarıana kehanetleri ile ünlü birisidir ve Kanuni Sultan Süleymanın Rodos seferi öncesi ona uğradığı söylenmektedir.



 
Merkez de bir çok otel ve pansiyon bulunmakta. Rahatlıkla bütçenize göre kalıcak bir yer bulabilirsiniz. Merkez de denize girebileceğiniz gibi İçmeler, Selimiye, Orhaniye, Sedir Adası, Turunç ve Bozburun' a giderekte denizin keyfini çıkarabilirsiniz. Özellikle İngiliz turistler buraya tekneleri ile gelmektedir. Aslında mavi tur bu bölgeyi gezmenin en güzel yolu. Merkezden koylara yapılan günlük turlarlada bunu yapabilirsiniz. 


Tekne ile geldiğinzde ilk uğrayacağınız yer Selimiye olmalı. Ekim ile Mayıs ayları arası bomboş bir köy olan Selimiye Haziran ayı ile birlikte dolmaya başlamaktadır. İkinci defa Mart ayında fotograf çekmek için arkadaşlarımla birlikte gittiğimde Selimiye de yemek yiyecek yer bile bulamamıştık. Ama sezonda giderseniz iki mekana kesinlikle uğramalısınız. Ahtabot bacağı, kalamar ve levrek yemek için Sardunya dan (biraz pahalı ama verdiğiniz tüm paraya değer) rezervasyon yaptırmalısınız. Yemeğin üzerine ise Paprika da tatlınızı denize karşı yemelisiniz. 

Selimiye ve Orhaniye'ye günü birlik gezebilirsiniz. Dönüştede Turgutlu Şelalesine muhakkak gitmelisiniz. Yeşilin en güzel tonunu görebileceğiniz bir yerdir.  Tabii buraya karadan bir yolculuk yapmanız gerekiyor. Köyleri ve koyları gezdikten sonra ve turlara (dalış ve koy ) katıldıktan sonra zamanınız kalırsa bir günlüğüne Rodos'a da gidebilirsiniz. Bu seneye kadar kapıdan vize alınabiliyordu ama bu sene 3 gün öncesinden başvuru yapmanız gerekiyor. Tabii bu yeşil pasaportlular için geçerli değil. 

 
Yeşilmarmaris turizm'in internet sayfasından feribotlar ile ilgili bilgiye ulaşabilirsiniz. Oraya gittiğinizde ise günü birlik turlar ile Rodos'u gezebilirsiniz. İngilizceniz olmasa bile Türkçe bilen bir çok kişi size yardımcı olacaktır. Gezdiniz, yediniz içtiniz geriye ne kaldı derseniz, Marmaris geceleri derim. İlk gideceğiniz yer Club Arena olmalı. Saat 23'den sonra hareketlenmeye başlayan bu club size müziğin ritmini yakalamanızı sağlayacaktır. Ayrıca akrobatik dans gösterisi (anıl-ayhan yetenek sizsinize katıldılar) de izleyebilirsiniz. Sonra ise benim favorim olan Joy club'e geçebilirsiniz. Müzikler daha popüler ve zamanı yakalıyor. Bu yüzden daha çok eğlenebilirsiniz.  Marmaris'de clublere gitmenin en güzel yanı ise girişte ücret almamaları . Keşke her yer bunu uygulasa, Sabaha kadar bütün mekanları gezebiliyorsunuz. Otele gitmeden öncede çorbanızı içmenizi tavsiye ediyorum.
 


Yeni yerlerde görüşürüz.













5 Mayıs 2013 Pazar

Macau

Üçüncü yerdeyiz bugün ''Macau''. Çin devletine bağlı özerk bir bölgedir. Vize almanız gerekmediği için rahatlıkla giriş yapabilirsiniz. Hong Kong'dan hızlı feribotlarla Macau'ya gidebilirsiniz.
 
Macau bir yarım ada ve iki adadan oluşuyor. Biz Taipa adasını gezdik. Ada'yı gezmek için limanda sizi bekleyen günlük tur acenteleri bulunmakta. Günü birlik gittiğimiz için biz bunu tercih ettik. Öncelikle Macau'dan bahsedeyim size. 450 yıl Portekiz sömürgesi olarak kaldıktan sonra 1999 yılında Çin devletine bağlanmıştır. Bu yüzden kendinizi Çin'den çok avrupada gibi hissediyorsunuz. Zaten adada Portekiz mimarisini görebiliyorsunuz.  
Adada din olarak budizim yaygın olsada tapınaklar daha çok ara sokaklarda. Merkezinde bulunan Senato meydanında ise kiliseleri bulabilirsininiz Bu meydanda St Anthony kilisesini ve St Paul kilisesinin kalıntılarınıda görebillirsiniz. Bu meydanda ayrıca Belediye binasıda bulunmaktadır.

Bu meydan 2005 yılında Unesco tarafından Dünya kültür mirası listesine eklenmiştir. Meydandan çıktıktan sonra Montre Fortress kalesinin altındaki müzeyede gitmenizi tavsiye ederim. Müzede adanın tüm tarihini bulabilirsiniz. Ayrıca tepeden şehrin tüm güzelliklerini görebilirsiniz.

                      
Müzeden sonra ise Macau Tower'a çıkmalısınız. Dünyanın 10. en uzun kulesidir. Şuan  gözlem kulesi olarak kullanılmaktadır. 338 Metre yükseklikte olan kulenin asansörü camdan oluştuğu için çıkarken her yeri rahatlıkla görebilirsiniz.











Kulenin gözlem yerine çıktığınızda zeminin camdan yapıldığını göreceksiniz. Buda size havada yürüyormuşsunuz gibi hissettirmekte. Heyecanı yaşamak isteyenler ise kulede ayrıca bungee jumping yapılabilirler. Kuleden çıkıp kıyı boyunca yürüdüğünüzde ise karşınıza Ma Kok Tapınağı çıkmaktadır. Bu tapınakta bir çok inançlar bulunmaktadır. Konfiçyüz, taozim ve budizim gibi .




Tapınak, müze ve kiliseleri gezdikten sonra ise adada bulunan dünyanın en büyük kumarhanesine (Venetian oteli) gitmelisiniz. Hong Kong'da kumarhane olmadığı için insanlar buraya günlük turlar ile gelip kumar oynuyorlar. Yanlız tavsiyem gitmeli, görmeli ve oynamadan çıkmalısınız.

Şimdilik bu kadar diğer yerler daha sonra.

Bol seyahat etmenizi dilerim.




28 Mart 2013 Perşembe

Hong Kong

Merhaba ,


Bugün biraz Hong Kong'dan bahsedeceğim. Asya'nın en büyük ticaret ve turizim merkezinden. Benim açımdansa kocaman bir kaos. Şubat ayında gittiğim ada ilk bakışta bana puslu ve soğuk gelmişti . Ama içerisine girdiğinizde ve sokaklarda dolaştığınızda ise ne kadar sıcak ,büyük ve kalabalık olduğunu farkediyorsunuz.
 



Öncelikle her yer kocaman gökdelenlerle kaplı, binaların arasında dolaşırken kendinizi büyük bir kalenin içinde hissediyorsunuz. Başınızı kaldırıp yukarıya baktığınızda ise gökyüzü sanki küçük bir alana hapsedilmiş gibi duruyor. Ama bu sizi hiç rahatsız etmiyor çünkü o kadar renkli bir şehirki gece ve gündüzü ayırt edemiyorsunuz.
Gündüzleri şehir bir alışveriş cenneti. Dünyanın her yerinden gelen insanlar büyük bir açlıkla alışveriş yapıyorlar. Her caddede ünlü bir mağazayı bulabiliyorsunuz. Hatta aynı mağazadan aynı caddede bir kaç tane bulunmakta. Alışveriş ile ilgili olarak bana ilginç gelen ise iki şey oldu. Öncelikle insanlar ellerinde bavulla dolaşıyorlar. Bu insanlara alışveriş yaptıkça ellerindekileri taşımakta büyük bir kolaylık sağlıyor.

İkincisi ise mağazalara (ünlü mağazaların hepsine) girmek için kuyruk beklemeniz gerekiyor. Mağazalara 5 yada en fazla 6 kişi alıyorlar. Böylelikle içeridekilerin rahatça alışveriş yapmalarını sağlıyorlar.  Hoş heryere sıra ile giriliyor ve kuyruklar oluşuyor. Buna restaurantlarda dahil. Şehirde bir çok alışveriş merkezi bulunmakta özellikle elektronik ürünlerde ucuza bir çok ürün bulabiliyorsunuz.


Benim orda olduğum dönemde Çin yeni yıl tatilindeydi. Ejderha yılından çıkıp Kaplan yılına giriyorlardı . Şehrin her yerine kırmızı ve sarı rengi hakimdi. Şehir ayrı bir süslenmişti. Gösteriler ise çok eğlenceliydi. Bunları göre bilmeniz için Şubat'ın 15 ile 30' u arasında gitmenizi tavsiye ederim. Bu dönemde şehir kalabalık olacağından otelinizi önceden ayarlamanız gerekmektedir.



Yemeklere gelince balık ürünleri ve mantar çok yaygındır. Sosları daha çok tuzlu tatlı karışımıdır. Bu yüzden yemekleri biraz farklı (kötü) kokabiliyor. Şahsen benim tarzım değil. Ama en güzeli yemeklerden önce yeşil çay ikram ediliyor olması. Bu hepsinin zayıf ve dinç olmasına sebep oluyor bence. Birde su istediğinizde size sıcak su getiriliyor. Soğuk suyu özellikle istemeniz lazım . Büyük restaurantların hepsi biraz pahalıdır bunların yerine sokak aralarında bulunan küçük büfe tarzı yerleri tercih edebilirsiniz.Yiyemiyecek olanlar içinde büyük kurtarıcı hamburgercileri her yerde bulabilirsiniz.

Son olarak yapmanız gereken iki şey Victoria zirvesine çıkıp şehrin manzarasını çekmek ve dünyanın en uzun yürüyen merdivenini kullanmak. Bunları yapmadan sakın Hong Kong' u terk etmeyin.

Şimdilik hoşçakalın.

24 Mart 2013 Pazar

İlk Fotograflar-Shenzhen


















Bunlar kompakt bir makina ile çekilen ilk fotograflarım. 2010 yılında gittiğim Shenzhen (Çin) kentinden. Aslında elimde bir çok fotograf var ama bir çoğunda ailem ve ben bulunmaktayım. Şimdilik sadece bunları ekliyorum. Benim için bu gezi çok önemliydi. Öncelikle ilk yurt dışına çıkışımdı. Ayrıca fotograf çekmeye başlamamın ilk dönemleriydi.
Biraz Shenzhen 'den bahsedeyim. Bir kıyı şehri, biraz İzmir'e benziyor. Liman şehri. Gemi ticaretinin yoğun olduğu bir yer. Çin'in diğer şehirleri kadar kalabalık değil ama en güzeli çünkü Hong Kong' a çok yakın. Bir köprü ile geçebiliyorsunuz. Temiz bir şehir. Büyük gökdelenleri ve alışveriş merkezleri bulunmakta. Her markayı kolaylıkla bulabiliyorsunuz. Çin'in her şehrinde olduğu gibi pazarlık yapabiliyorsunuz. Giderseniz bunu sakın unutmayın hatta taksilerde bile pazarlık yapmalısınız.
Şehirde iki tane görmeniz gereken park var. Bunlardan ilki Windows of the world. Burada dünyanın tüm ünlü yerlerinin minyatürleri bulunmakta. Minyatür diyorum ama alanı gezmek için erkenden gitmeniz gerek. Park çok büyük. Alanda neler mi var; niagara şelalesi , eyfel kulesi , piramitler , tac mahal , sydney operası , ünlü katetraller ve bir islam sokağı bulunmakta.







Diğer park ise Splendid china . Burası tüm bölgelerin mimarisini ve özelliklerini kapsayan bir parktır. Her bölgenin evleri inşa edilmiştir. Ve evlerde gösteriler sunulmaktadır. Bunları kaçırmamak için girişteki programların yerini ve saatini belirten broşürleri almanızı tavsiye ederim.Çinde bir çok bölge olduğu için bunların isimlerini yazamıyorum. Ama muhakkak gitmeniz lazım.

Shenzhen ile ilgili diğer bilgileri daha sonra tekrar yazarım.

Şimdilik hoşçakalın